Fars Körfez İş Birliği Konseyi’nin İran’a Karşı Düşmanca Tutumunun Nedenleri


Fars Körfez İş Birliği Konseyi’nin İran’a Karşı Düşmanca Tutumunun Nedenleri

Son yıllarda İran İslam Cumhuriyetine karşı düşmanca bir tutumun takınılması, Fars Körfez İş Birliği Konseyi için artık normal bir hal almıştır ve bu tutum tabii ki siyasi amaçlara ve yayılma politikasına dayanmaktadır.

Tesnim Haber Ajansı - Fars Körfez İş Birliği Konseyi’nin İç ve Dışişleri Bakanları kısa bir süre önce düzenlenen toplantılarında bir kez daha tamamen siyasi ve kasıtlı olarak İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı suçlamalarda bulundular.

Konsey üyeleri ortak toplantılarının sonunda yayınladıkları İran karşıtı bildiride şu iddialarda bulundular: ‘İran, Arap ülkelerindeki konulara müdahale etmeye devam etmektedir ve bu müdahale durmalıdır.’ İran karşıtı bu bildiride aynı zamanda şu iddialarda da bulunuldu: ‘Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler bütün çabalarını İran’ın Arap ülkelerindeki müdahalesiyle mücadele etmek için kullanmalıdır.’ Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelerin önceki toplantılarında da İran İslam Cumhuriyetine karşı boş ve asılsız suçlamalarda bulunulmuştu.

İran karşıtı bildirilerin yayınlanması, Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler için normalleşmiş gibi görünüyor. Öyle ki, bu tip bildirileri, Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelerin toplantılarının ayrılmaz bir parçası olarak sayabiliriz. Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyeleri, hiçbir delil ve ikna edici kanıt sunmadan İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı suçlama yağmurunda bulunmayı bir alışkanlık haline getirdi.

Bu eylemler, bu konseyin üyesi ülkelerin her şeyden önce bölge ve dünya kamuoyunun bilincini göz ardı ettiğini ve onların yanılsamalarıyla karışık ve hiçbir kanıt ve mantıklı delil göstermeden yönelttikleri suçlamaların kamuoyu tarafından onaylanacağını düşündüklerini gösteriyor.

Al-i Suud son yıllarda Tahran ile arasındaki gerginlikleri azaltmadığı gibi, aksine bu gerginlikleri çoğaltmanın peşinde olduğunu kanıtlamıştır. Oysa ki İran İslam Cumhuriyeti çeşitli münasebetlerde Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelerle sorunları ortadan kaldırmak için yapıcı görüşmelerde bulunmaya hazır olduğunu ifade etmiştir ama konsey üyesi bu ülkeler her zaman bu yola taş koymuşlardır.

Tabii bu arada Suudi Arabistan’ın İran ve Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler arasında bir görüşme gerçekleşmesini engelleme konusundaki rolünü de unutmamak gerekir. Al-i Suudi geçtiğimiz yıllarda sadece Tahran ile arasındaki gerginlikleri azaltma doğrultusunda değil, her zaman bu gerginlikleri arttırmak için adım attığını kanıtlamıştır. Hiç şüphesiz Suudiler, Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi beş ülkedeki nüfuz güçlerinden onları İran’dan uzak tutmak için yararlanmıştır ve yararlanmaktadır.

Gerçek şu ki, İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgede artan nüfuzu, Fars Körfez İş Birliği Konseyi’nin Tahran’a karşı cephe almasının asıl nedenlerindendir. Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyeleri bugün, çoğunluğu bu konseyin yapıcı olmayan eylemlerinden kaynaklanan bölgedeki mevcut sorunların İran İslam Cumhuriyeti olmadan çözülemeyeceği gerçeğini çok iyi biliyorlar ve bu durum, Tahran’ın bölgedeki geniş nüfuzundan kaynaklanmaktadır. Tam da bu sebepten dolayı özellikle Al-i Suud ve Al-i Halife olmak üzere Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyeleri bütün çabalarını Tahran’ın bölgedeki nüfuzunun yayılmasını engellemeye ve İran’ı izole etmeye odaklamışlardır. Umman dışında diğer Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyeleri İran’ı, bölgedeki savaş yanlısı ve yayılımcı politikalarının gerçekleşmesinin önünde bir engel olarak görmektedir.

Bu bağlamda New York’taki Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Albert Binynachovly, daha önce de Mehr Haber’in Suudi Arabistan’ın İran karşıtı politikaları konusunda sorduğu bir soruyu yanıtlamış ve şu ifadelerde bulunmuştu: ‘Arabistan’ın İran karşısındaki tutumu Amerika’dan kaynaklanmaktadır. Suudilerin bu davranışını, Beyaz Saray için bir mesaj içeren, Riyad ve Washington arasındaki ilişki çerçevesinde görmek gerekir.’

Bahreyn Alimler Birliği üyesi Muhammed Hoceste, Mehr Habere verdiği röportajda şunları söyledi: ‘İran’ın Bahreyn meselesindeki ve bu konunun çözülmesi noktasındaki ısrarı, Suudi Arabistan’ı öfkelendirmiştir. Suudiler Bahreyn meselesinin İran İslam Cumhuriyeti için çok önemli olduğunu biliyorlar. Bu nedenle Suudiler bölgedeki her yenilgilerinden sonra, Bahreyn halkına bir darbe vurmaya ve bu şekilde İran İslam Cumhuriyetine acı çektirmeye çalışıyorlar. Aslında Suudi Arabistan’ın Irak, Yemen ve Suriye’de aldığı çeşitli yenilgiler, bu rejimin İran İslam Cumhuriyeti’nden intikam alma girişimlerine neden oldu.’

Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyelerini oluşturan ülkelerin büyük bir kısmı, ülke içerisinde ve dışında insan haklarına aykırı eylemlerde bulunmaları nedeniyle İran İslam Cumhuriyeti tarafından eleştirilmişlerdir ve bu yüzden Tahran ile iyi bir ilişkileri bulunmamaktadır.

Bu ülkeler arasında Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni sıralayabiliriz ve bu ülkelerin yöneticilerinin Tahran ile aralarındaki gerginliği azaltma noktasında en ufak bile bir istekleri yoktur. İran her zaman Al-i Halife Rejiminin Bahreyn inkılapçılarına karşı şiddet eylemlerinin durması ve bu ülkedeki krizin ortadan kalkması için siyasi bir çözümün sağlanması gerektiğini vurgulamaktadır.

Tahran aynı zamanda Suudi rejiminin Yemen’e defalarca düzenlediği korkunç saldırıları kınamakla birlikte, Birleşmiş Milletler kuruluşlarının Suudilerin işlediği savaş suçlarını soruşturmasını istemiştir. Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili olarak ta, bu ülkenin yöneticilerinin üç adanın sahibi oldukları yönündeki iddiaları defalarca İranlı yetkililerin eleştirisine neden olmuştur. Bu yüzden çok açıktır ki, bu ülkeler İran İslam Cumhuriyeti’nin ilkelerine düşman oldukları için, Fars Körfez İş Birliği Konseyi gibi bölgesel kapasitelerini Tahran ile mücadelede kullanmaktadır. Suudiler, Bahreynliler, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı bölge ülkelerinin yöneticileri, İran’ın onların eylemleri karşısında bir tutum sergilememesini beklemektedir ama Tahran geçtiğimiz yıllar boyunca bölge halkının meşru haklarını destekleme ilkesinden geri adım atmadığını ve her zaman hakları zorba rejimler tarafından ayaklar altına alınan mazlum halkın yanında olduğunu kanıtlamıştır. Amerikalılar ve Siyonistler, Fars Körfez İş Birliği Konseyinden İran karşısında durmalarından daha büyük bir hizmet görmemiştir. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri ile Siyonist Rejim ya da Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelerin büyük bir kısmı arasındaki yakın ilişki, bu konseyin İran’a karşı düşmanca tutumunun diğer bir nedeni sayılmaktadır. Arap şeyhler Amerikalılar ve Siyonistler ’den aldıkları destek karşılığında onlara iyi hizmette bulunmakla sorumlular ve mevcut şartlarda Washington ve Tel Aviv, Fars Körfez iş Birliği Konseyinden İran karşısında durmalarından daha iyi bir hizmet görmemektedir. Aslında bu Konseyin üyeleri, Amerika ve Siyonistlerin asıl odak noktalarından biri İran ile mücadele olan bölgedeki planlarını uygulamak için kullandığı bir araçtır. Bu arada Suudi Arabistan’ın Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelere İran karşısında durmaları konusunda uyguladığı baskıdaki yapıcı olmayan rolü de göz ardı edilemez. Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler, sürekli olarak Suudi rejimi yetkililerinin kapsamlı mali desteği altında olduklarından dolayı, bu rejim bu ülkelerdeki nüfuz gücünden hedeflerini uygulamak için yararlanmaktadır. Her halükârda ortada olan konu, Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkelerin bölgedeki denklemleri dikkate alarak İran’a karşı düşmanlık yapmaya değil, İran ile görüşmelerde bulunmaya ihtiyacı olduğudur. Fars Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler, bölgedeki mevcut krizlerin büyük bir kısmının, İran’ın Arap ülkelerindeki müdahalesi olarak nitelendirdikleri konu değil, bu konseyin başarısız politikalarının bir sonucu olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu yüzden, bölgedeki krizlerin çözümü noktasında her zaman yapıcı bir rol oynayan İran, her ne kadar Fars Körfez iş Birliği Konseyi ile siyasi görüşmelerde bulunmanın bir zaruret olduğunu düşünse de kendisinin buna ihtiyacı olduğunu düşünmüyor.

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler