Türkiye'deki Yönetim Esad Saplantısından Kurtulmadığı Sürece Dış Politika Değişmez/AKP Bölgede Mikro Sünnicilik Yapıyor


Türkiye'deki Yönetim Esad Saplantısından Kurtulmadığı Sürece Dış Politika Değişmez/AKP Bölgede Mikro Sünnicilik Yapıyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı; Barzani ya IŞİD'den aldığım yerleri, toprakları bana verin ya da vermiyorsanız ben de bağımsızlığa giderim diyerek; Türkiye'yi, İran'ı hatta ABD'yi tehdit edecek.

Tesnim Haber Ajansı - CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz Türkiye ve dünya gündemini Tesnim Haber Ajansına değerlendirdi.

'Kurumsal olarak demokrasi örselendi, zedelendi ve bitirildi ama demokrasiye inananlar bu kutlu yürüyüşü başlattı.'

'Türkiye'deki yönetim hala Esad saplantısından, tabusundan kurtulmuş değil.'

'Bu bölge sürekli taşeron kukla örgütler tarafından kullanılmasıyla paramparça olur. Bunu artık anlamak lazım.'

' Sayın Cumhurbaşkanı'nın en büyük özlemi Müslüman kardeşler yapılı devletçiklerin ortaya çıkması.'

' Tahran'daki çifte terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Alçakça bir saldırı. Bu olayları dışarıdan bağımsız tezgahlandığını da düşünmememiz gerekir.'

Tesnim Haber Ajansı:  Öncülüğünü  Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı ve adına Adelet  'Kutlu yürüyüş ' dediği bu  eylemin özü özeti nedir?

Öztürk Yılmaz:  Türkiye'de kaybolan adalet. hukukun üstünlüğünün göz ardı edilmesi. demokrasinin rafa kaldırılması ve 16  Nisan referandumundan sonra Türkiye'de otokritik bir sistemin başlamasıyla birlikte halkta olan tepkidir. Halkın birikmiş tepkisidir. Bu demokratik ve sivil bir yoldan kendini ifade ediyor. Bu yürüyüş sivil bir yürüyüştür. bütün gönül insanlarının katılımıyla gerçekleşiyor. Öncülüğünü sayın genel başkanımız yapıyor ama bütün halk kesimlerine açık. Türkiye'de demokrasinin göz ardı edilmesinden, hırpalanmasından ve rayından çıkartılmasından rahatsız olan bütün kesimler buraya davetli ve bu hava koşullarına göre sizin de gördüğünüz gibi katılım son derece güzel. Her ilden. her kesimden insan katılmakta.

Seslerini duyurmak için yeterince cesaret gösteremeyenler bundan sonra ne söylerlerse boştur. Çünkü  Nisan'da sayın Cumhurbaşkanıyla özdeşleşen bir referandum ortaya çıktı. Demokrasi kurumsal olarak rafa kaldırıldı ama Türkiye'de geleneksel bir demokratik kültür var gördüğünüz gibi buradaki insanlar da demokratik güçleri temsil ediyorlar. Yani kurumsal olarak demokrasi örselendi, zedelendi ve bitirildi ama demokrasiye inananlar bu kutlu yürüyüşü başlattı.

Tesnim Haber Ajansı- Özellikle bölgemizde yaşanan oyunların nasıl tezgahlandığını, özellikle Suriye ve Irak politikalarının nasıl şekillendirildiğini, oyun kurucuların kimler olduğunu, kimin veya kimlerin ne tür planlar yaptığını daha net görmeye başladık. Acaba tüm bu yaşananlara rağmen Türkiye dış politikada olması gereken raya oturduğu veya oturmaya çalıştığı kanaati taşıyor musunuz?

Öztürk Yılmaz: Hayır düşünmüyorum. Türkiye'deki yönetim hala Esad saplantısından, tabusundan kurtulmuş değil. Bu böyle devam ettiği sürece de Türkiye'deki dış politikanın değişmesi mümkün değil. Bakınız ben defalarca bu konuyla ilgili uyarılarda bulunduk. Yani sizin Şam'daki yönetimle bir sorununuzun olmaması lazım. Bir taraftan Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz diyorlar ama toprak bütünlüğünü bozacak ne kadar unsur varsa onları da destekliyorlar. Onlarla hareket ediyorlar, bu bir çelişki ve paradoks.

Ayrıca bölgede maalesef bölgede terör örgütleri güçlendi. Suriye'deki merkezi hükümet zayıfladı. Dışarıdaki müdahaleler de Suriye'yi esasen bölünme noktasına getirdi. Bakınız bu bölünme olduğu zaman en fazla zarar görecek olan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Buradaki oluşumlar akabinde Irak'ı Bağdat'ı tehdit edecek Şam'ın kalan bölümünü tehdit edecek ve dolayısıyla Tahran'ı tehdit edecek.

Bu bölge sürekli taşeron kukla örgütler tarafından kullanılmasıyla paramparça olur. Bunu artık anlamak lazım. Bizim  önerimiz şuydu madem siz Özgür Suriye ordusunu ve muhalifleri destekliyorsunuz, madem bunlarla iyi geçiniyorsunuz o zaman Suriye'nin toprak bütünlüğünü bunlar destekliyor mu evet destekliyor diyorlar. O zaman Esat da destekliyor o zaman gelin bunları barıştırın birleştirin. Bunları birleştirecek ülkeleri bir araya getirin. Örneğin İran'la. Irak yönetimiyle, Rusya'yla  gelin bunlarla birleştirin.

Bunlar birleştirildikten sonra Suriye'nin toprak bütünlüğü konu olmasın. Geriye kalan sadece ABD'nin kullandığı taşeron bir örgüt kalıyor ki onun da manevra alanını daraltmış olursunuz ve o da istediği gibi at koşturamaz. Bu bölge de ufalanmamış olur diye söyledik ama maalesef bu çağrılarımız dikkate alınmıyor. Alınmadığı için de uluslararası toplumda Türkiye'ye kan kaybettiriyorlar. Türkiye'nin kan kaybetmesi bölgede ki bu olayların Türkiye'ye rağmen gelişiyor olması  demek bu olayların yarın Bağdat'a, Tahran'a ve Şam'a dönükte bir operasyon anlamına geliyor ve bu harfiyen de devam edecektir çünkü bölgede ufalanma var terör örgütleri taşeron dizginleri başka ellerde ve küçülen, zarar gören bu bölge, zarar gören bizler ve bu halklar zarar görüyor. Ama maalesef halen kendi bakı açımızla yaklaşma durumumuz halen hasıl olmuş değil.

Tesnim Haber Ajansı-  Deniyor ki Türkiye Katar kriziyle birlikte hem ABD'yi, hem  Suudi Arabistan'ı ve hem de Katarı kaybetmeden bu buhranı çözmeye çabalıyor. Elinde bir ateş topu tutuyor. Sayı Cumhurbaşkanı da Türkiye Körfez ülkelerinin ikinci evidir diyor. Türkiye Katarı müttefik seçmesi sizce Türkiye'ye ne kazandıracak?

Öztürk Yılmaz: Bir şey kazandırmayacak.  Sayın Cumhurbaşkanı'nın en büyük özlemi Müslüman kardeşler yapılı devletçiklerin ortaya çıkması. Yani bir ülkede Müslüman kardeşler başta olsun da ne olursa olsun anlayışıyla devam ediyor. Şimdi Katar Müslüman ülke değil mi zaten! Suudi Arabistan değil mi, Mısır değil mi? Peki nedir bu saplantı? Yani burada artık mikro Sünnicilik yapılıyor. Sünnicilikten de vazgeçtik mikro Sünnicilik yapılıyor. Bu devam ettiği müddetçe de kaybetmeye mahkumuz. Bugün AKP'nin bölgede  Katar ve Hamas dışında bir ortağı kalması. Mısır'ı kaybettik. Bugün Katar'ın yanında yer almakla da Suudi Arabistan, Bahreyn ve diğer ülkelerle arasına bir duvar çekmiş oldu.

Bu yönetim Türkiye'ye geldiğinden buyana hem komşularla hem bölgeyle hem de dünyayla kavgalı bir yönetim. Çünkü ne yaptığını bilmeyen bir yönetim. Bu bölgede bir dinamiyi yerinden oynattığınız zaman elli defa hesaplamanız lazım. Acaba bu dönüp beni vurur mu demeniz lazım. Suriye'ye müdahale olduğu zaman bilmeliydi ki Suriye'nin içinde Türkler var, Araplar var , Kürtler var, Sünniler var, Şiiler var ve bu bölgeyi dağıttığınız anda, merkezi yapıyı dağıttığınız halde bunları toplayamazsınız.

Bunlar bir tesbih  taneleri gibidir dağıttığınız anda toparlayamazsınız. Bakınız bugün katara destek şu anlama geliyor, yarın katar bir defa Suudi Arabistan ve diğer biloğu karşısına almak anlamına geliyor ama yarı katar uluslararası toplum üzerine baskı yapacak Müslüman kardeşlerinizle aranıza mesafe koyun diyecekler ve katar zayıf bir ülke. Zaten dizginleri ABD'nin elinde. Mecburen arasına mesafe koymak zorunda kalacak. Bu defa AKP yönetimi neden Katar onlarla arasına mesafe koymuyor onlara sahip çıkmadın ve AKP'yi terk etti diye onu eleştirecekler.

 Böylece Katar'la ilişkiler zedelenecek. Aynı şekil de Hamas da kendini Müslüman kardeşlerden uzaklaştırmaya çalışacak. Bugün dünyada Müslüman kardeşlerin ideolojisini hala iktidarda tutan tek hükümet AKP haline dönüştü. Biz bunun  yanlış olduğunu düşünüyoruz.Bizim büyük bir tarihimiz var büyük bir halk ve büyük bir milletiz. Biz dört kıtada at koşturmuş bir milletiz ama bu kadar dar düşünen bir yönetim nedeniyle hem bölgeyle kavgalıyız hem dünyayla kavgalıyız.

Tesnim Haber Ajansı- Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi referandum kararı aldı. Türkiye Özellikle Barzani'yle sıkı ilişkiler güdüyor. Hükümet bu bölgede yeni bir yapıya olur mu veriyor? Bu sıkı ilişkilerin nedeni nedir sizce? Türkiye bu yapıyı desteklerse şayet fakat beri taraftan Suriye, Irak ve İran buna izin vermezse Türkiye ne yapacak?

Öztürk Yılmaz: Türkiye bu konuda bir açıklama yaptı ve bağımsızlık referandumuna karşı çıktı.Ama burada şunu söleyeyim. Şimdi Sayın Barzani'nin uluslararası toplumda bir hedefi var. Barzani içeride bölünmüş. Süleymaniye ile Erbil  arasında bir kopukluk var. Şimdi bu adımla Kürt milliyetçiliğine oynayıp aradaki ayrılıkları bir defa gidermek istiyor.

Birinci ayağı içe dönük bir operasyon. Orada bir konolidasyon sağlamak istiyor. İkinci aşama ise nasıl olsa bağımsızlık kararı alacak ve bu kararı aldıktan sonra eli güçlenecek. Bu bağımsızlık kararını istediği zaman uygulayacak. Yani bağımsızlık kararının alınmasıyla uygulanması aynı şey değil. Onu istediği zaman uygulayacak. Bu sefer ne olacak İran baskı altına alınacak, Ankara baskı altına alınacak ve hatta Bağdat baskı altına alınacak ve hatta Amerika baskı altına alınacak.

Neden çünkü ABD'nin PYD'ye destek vermesi Barzani'nin hoşuna gitmedi. Madem sen onu öyle yapıyorsunuz ben de bunu böyle yapıyorum demek istiyor. Bakınız bu farkı da görmek lazım. Barzani burada kazançlı çıkıyor. Hem bu süreç içerisinde bu karar alındıktan sonra uygulanmasına gideceği zaman şunu diyecek ya IŞİD'den aldığım yerleri, toprakları bana verin ya da vermiyorsanız ben de bağımsızlığa giderim direk artık fiilen bunu uygulamaya sokacağım diyecek. Bu tamamen taktiksel bir şeydir. Bunlar da Barzani'nin güçlenmesi anlamına geliyor açık söylemek gerekirse bu güçlenme bir taraftan güçlenirken diğer taraftan, Ankara, Bağdat ve de Tahran'ın elinin zayıflaması anlamına geliyor.

 Bu taktiksel bir karardır hemen uygulamaya sokmayacaklardır bir İngilizlerin değimiyle bir pazarlık unsuru olarak kullanacaklardır. Örneğin Musul'un ilçelerini, Kerkük'ün bölgesel Kürt yönetimine bağlı olduğunu kabul edin diyecekler. Etmiyorsanız bu kararı onaylayacağım diyecektir. Referandum kararı 'inde alındıktan sonra çıkacak sonuç bağımsızlığı desteklemek olacaktır.

Sürpriz olmayacak. Bence bizim bölgedeki bütün ülkelerin Türkiye, İran, Rusya ve halen belli bir noktada ABD'nin de burada bir çıkarının olduğunu  onlara da söylemek gerekiyor. Bölge ülkeleriyle bir koordinasyon yapmak lazım. Şuanda arazi boş. Türkiye, Suriye, Irak, İran içine gömülmüş, gömmüşler.Ama bölgede müthiş değişimler oluyor. Elimiz kolumuzsa bağlı.

Tesnim Haber Ajansı: Geçtiğimiz günlerde Tahran'da çifte terör eylemleri yaşandı. Türkiye , sizler bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öztürk Yılmaz: Öncelikle bu terör saldırısını şiddetle kınıyoruz. Her kimden geldiyse bu alçakça bir eylem. Bunun hiç kabul edilebilir bir tarafı yok. orada masum insanları öldürmekle başarılı olunmaz. Belli ki karıştırmak istiyorlar. Belli ki orada bir iç operasyon yaptırmak istiyorlar. Terör olaylarını yapanlar taşeronları kullanır sadece.

Taşeronlar niçin yaptıklarını çoğu zaman bilmezler. Belli ki bunu yapanlar ülkeyle ilgili bir planı vardır. Yıllarca Türkiye'de bu işler tezgahlandı. Türkiye'de istikrarsızlık yaratıldı. Türkiye'de ciddi manada taraflar birbirine düşürüldü. Ama bir türlü arkalarında olan gerçek failler, patronlar bir türlü bulunamadı. Umuyorum  İran kendi iç güvenliğini sağlar. Bu olayları dışarıdan bağımsız tezgahlandığını da düşünmüyorum.

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler