Türkiye Resmi Olarak Kudüs’ün İsrail’in Başkenti Olduğunu Onayladı/Biz Türkiye’de Muhalefet İran’da İktidarız


Türkiye Resmi Olarak Kudüs’ün İsrail’in Başkenti Olduğunu Onayladı/Biz Türkiye’de Muhalefet İran’da İktidarız

Milli Görüş Lideri Eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan Tesnim Haber Ajansına önemli açıklamalarda bulundu.

Tesnim Haber Ajansı - Erbakan Vakfı Başkanı Fatih Erbakan merhum babasının vefatının altıncı yılında önemli açıklamalarda bulundu.

'Siyonizm'in ve Emperyalizm'in, Amerika'n yönetiminin iç yüzünü, oynadığı oyunları ortaya koyarak, zihinlerde bir değişim ve dönüşüme yol açtı.'

'  D-8'in temelini Türkiye ve İran atmıştır'

'Erbakan hoca Suriyeli muhaliflere silahlı mücadeleye girin biz de arkanızdayız demedi. Gelinen nokta ortada büyük yanlış yapılmıştır.'

'İsrail Türkiye anlaşmasında Türkiye'nin başkenti Ankara İsrail'in başkenti ise Kudüs yazıyor''. Bunun belgesi biz de var.'

'One minute' sözünün içini dolduracak eylemler göremiyoruz'

'Bugünkü iktidar 15 seneden beri tek başına iktidardı, D-8'i bir adım ileri götürmemiştir'

'Erbakan hocamız yenidünya düzeninin temelinde Türkiye ve İran var diyordu.'

Tesnim Haber Ajansı: Öncelikle Milli Görüş Lideri ve Türkiye'nin eski Başbakanı merhum babanız Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocayı, vefatının altıncı yılında bizler de rahmetle anıyoruz.

Öncelikle Türk siyaset tarihine fikirleri ve hizmetleriyle damgasını vurmuş merhum Erbakan, Türk halkı ve Türk siyaseti için ne anlam ifade ediyor?

Fatih Erbakan: Teşekkür ediyorum, güzel ve önemli bir soru. Temel nokta burası. Merhum Erbakan hocamız,  Fatih'in İstanbul'u fethederek bir çığır açması gibi, Türk halkı ve Türk siyaset tarihinde çığır açmıştır. Erbakan hocamız, 1950'li yıllarda başlattığı Milli Görüş mücadelesiyle bu milleti yeniden aslına döndürme mücadelesi verdi. Milletimizi milli ve manevi değerleriyle yeniden buluşturdu. Malum o dönemlerde manevi bir dejenerasyon yaşanıyordu. O yıllarda sadece Anadolu köylerinde analarımızın geleneksel olarak başörtüsü takıyordu.  Kamu kurumlarında, üniversitelerde başörtüsü takmak imkansızdı.

Yine o yıllarda siyasiler şunu diyorlardı: 'Efendim bizim ilerlememiz ve kalkınmamız için batı değerlerini taklit etmemiz lazım, batılılaşmamız lazım. Böyle olursa kalkınmamız mümkündür anlayışı vardı. Diğer taraftan İslam dünyası bizim dostumuz değildi,  onlardan bize hayır gelmez. Araplar bizi arkamızdan vurmuştur, dolayısıyla yüzümüzü batıya çevirmemiz lazım deniyordu.

Erbakan hocamız ise, Milli Görüş Hareketiyle asıl Batı'nın ikiyüzlü ve samimi olmadığını, onlardan bize hayır gelmeyeceğini, kendisinin meşhur sözüyle 'Ayı'dan post, Siyonizm'den dost, Batı'dan dost olmaz' diyordu.' O, Siyonizm’in ve Emperyalizmin, Amerika'n yönetiminin iç yüzünü, oynadığı oyunları ortaya koyarak zihinlerde bir değişim ve dönüşüme yol açtı. Biz yönümüzü İslam alemine döneceğiz birlik olup, bu samimi olmayan ikiyüzlü, arkamızdan iş çeviren dış güçlere karşı durarak hayırlı bir iş yapmış olacağız diyordu. 15 Temmuz şuuru bu mücadelenin eseriydi. Bu şuurla Amerika'nın, dış güçlerin, CIA ve MOSSAD'ın darbe girişimini engellemiştir.

Bir diğer devrimi ise kendi anlatımıyla o dönemde dindar insanlar için bunlar, Milletvekili, Belediye Başkanı, olamazlar, iş hayatına atılamazlar. Ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Olsa olsa bir cami derneğinde yönetici olurlar deniyordu. Alaya alınıp aşağılanıyordu. Özellikle Milli Görüş Hareketi'yle, Milli Selamet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin koalisyonuyla yaptığı efsane hizmetlerle bu anlayışları yıktı. Milli ve manevi değerlerine bağlı İnançlı insanların, neler başarabileceğini fikir ve eserleriyle ispatladı.

Tesnim Haber Ajansı: Merhum Erbakan'ın, kendi ifadesiyle 'Milli Görüş gömleğini çıkardılar' ifadesiyle sert eleştiriler yönelttiği insanlar vardı. Onlar Milli Görüş Hareketi ve Refah Partisinden kopup AK Parti'yi kurdular. Neden?

Fatih Erbakan: Milli Görüş hem milletimiz ve hem de İslam dünyasında büyük ölçüde takdir toplayıp desteklendi. Ancak bazı önemli noktalarda anlaşılamadı. Milli Görüş Hareketi sadece inanç özgürlüğü için yola çıkan bir hareketmiş gibi algılandı. Bir kesim bu insan namaz kılıyor, eşi ve kızları başörtülü, oğlu İmam Hatipte okuyor, Anadolu çocuğu, namaz kılıyor öyleyse ona oyumuzu verelim anlayışıyla destekliyordu. Ama konu sadece bundan ibaret değildi.

Aynı zamanda dünya hem Türkiye'de hem dünyada üzerindeki ekonomik sömürünün, diş politikada haksızlıkların, çifte standartların, adaletsizliklerin ve zulmün ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bunları yapmazsan sadece namaz kılmak, Kur'an okumak, hacca gitmek, başını örtmek yeterli değildi. Erbakan hocamız, dünya Siyonizm’ini, bugünkü köle düzenini kuranlar diyorlardı ki,  iki temel konuya karışmazsanız size dokunmazlar. Allah'ın verdiği nimetlerin ne şekilde paylaşılacağı yani paylaşım kuraları, diğeri ise yönetimi de, paylaşımı da onlara bırakmak. Eğer siz bunu yaparsanız, isterseniz sabaha kadar namaz kılın, 365 gün oruç tutun, onlar için bir önemi yok, size karışmazlar.

Erbakan hocamız işte bu iki temel noktaya parmak basmış bunu ilke edinmiştir. Bu iki temel ilkeye her babayiğit talip olamaz, olamıyor. Sualiniz bununla açıklanabilir diye düşünüyorum.

Tesnim Haber Ajansı: Merhum Erbakan İslam dünyası için ne anlam ifade ediyordu?

Fatih Erbakan: İslam dünyasındaki halklar da Erbakan hocamızı ve Milli Görüşü benimseyip bağrına bastı.50-60-70'li yıllarda Türkiye'de olduğu, İslam ülkelerindeki yönetimleri dizayn eden dış güçler, onları kendilerine sıkı sıkıya bağımlı yapmışlardır. Hocamızın tabiriyle işbirlikçi olmuşlardı. Bu nedenle bazı yöneticiler Erbakan hocamıza karşı birtakım sıkıntılı tutumları oldu. Yani İslam birliği fikrini çok umursamadılar, sıcak bakmadılar. Ama halklar onlar gibi bakmadı. Hocamız buna rağmen büyük bir ustalıkla, devlet adamı yönünü ortaya koyarak Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek'i D-8 projesine ortak olmaya ikna etmiş, Bangladeş'i ikna ederek İslam birliğinin ilk adımını atmıştır.

Tesnim Haber Ajansı: Merhum Babanız Siyonizm’in ve Emperyalizmin oyunlarını iyi okuyarak gelecekte bölgede yaşanacak oyunlara dikkat çekmiş ve önemli uyarılarda bulunmuştu. Örneğin Suriye konusunda, 'Eğer bir gün konu Suriye olursa, biliniz ki hedef Türkiye'dir' demişti. Geldiğimiz noktada Türkiye'nin Suriye politikasını bu pencereden bakınca nasıl okuyorsunuz?

Fatih Erbakan: Feraset sahibi bir insandı. Olacak olayları 10-20-30 sene önceden tahmin ve tespit etmek her babayiğidin harcı değildir. Meşhur sözü vardı 'Akıl, işin sonunu görmektir’ derdi. O zamanlar Suriye'de gelişen olaylar Erbakan hocamızın da gündemindeydi. Suriyeli yönetime muhalif bir gurup hocamıza gelerek 'Hocam, biz silahlı bir ayaklanma yaparak, yönetimi değiştirmek istiyoruz' dediklerinde, Erbakan hocamız her seferinde, 'sakın böyle bir işe kalkışmayın, bu şekilde bir yol, binlerce kişinin ölümüne neden yolacak ve hepiniz perişan olacaksınız,  bir şey de elde edemeyeceğiniz'  haklarınızı siyasi zeminde, meşru zeminde aramanız gerekir uyarısında bulunmuştu.

Erbakan hoca onlara, 'tamam savaşın biz de arkanızdayız' diye bir tavrın içine girmedi. Gelinen nokta ortada.  Şehirler, köyler yerle yeksan edildi. Milyonlarca insan mülteci durumuna düştü. O mülteciler Akdeniz'de, Ege'de boğuluyor. Avrupa'da olanlar perişanlık içinde. Suriye yönetimi de yerinde duruyor. Şimdi biz kar mı ettik yoksa zarar mı? Yapılan yanlışlık ortaya çıkmıştır. Yanlış yapılmıştır.

Tesnim Haber Ajansı: Merhum Erbakan Siyonizm’in İslam dünyası için nasıl bir bela olduğunu sürekli vurguluyordu. Bu perspektiften baktığınız zaman, Türkiye İsrail ilişkilerinde bir yanda Filistin ağıtı, diğer yandan İsrail'le sarmaş dolaş bir ilişki. Değerlendirmeleriniz nedir?

Fatih Erbakan: Bu konuda halkın nabzına göre güzel açıklamalar yapılıyor, 'one minute' çıkışında olduğu gibi. Ama uygulamada bunun karşılığını görmek zor. Örneğin İsrail için NATO'da daimi bir ofis açılması konusunda Türkiye Cumhuriyeti hükümeti itiraz etmiyor, onay veriyor. İsrail OECD'ye üye olacak yine itiraz etmiyor, sesini çıkarmadı, onay verdi. Mavi Marmara olayında şehitlerimiz var, malum anlaşma yapılıyor. Şehitlerin kanı yerlerde, İsrail apaçık suçluyken, bir devlet kendi kendine anlaştım, bu davaları da ortadan kaldıralım diyor. Bu hukuken ailelerin verebileceği bir karardır. Hiç kimse, bu kandan vazgeçtim, bu davayı kapatıyorum diyemez. Ama bunu yaptılar. Verilen bunca tavizin ardından, alınan ne?

Gazze ambargosu devam ediyor. Yine yardımları Aşdot limanına götüreceksiniz. Ve İsrail istediğim gibi dağıtırım diyecek. Zaten hep öyle idi. Zulüm ise aynen devam ediyor. Bu anlaşmadan iki hafta sonra Gazze'ye bombardıman yapılıyor. Her zaman olduğu gibi. O anlaşmada çok daha korkunç olan bir nokta var. ''İki devletin başkentlerinde dışişleri bakanları tarafından imzalanmıştır. Türkiye'nin başkenti Ankara, İsrail'in başkenti ise Kudüs yazıyor''. Bu anlaşmanın belgesini de saklıyoruz. Fotoğrafı bizde var.

Türkiye Cumhuriyeti böyle bir anlaşmanın altına imza atıyor. Korkunç bir durum. Yapılacak iş değil. Türkiye bu anlaşma ile Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu onaylamış oluyor. Karşılığında ise 20 milyon dolar ödeniyor. Lütuf ödemesi. Anlaşılan daha önceki olaylarda da bunu yapmışlar. Çok onur kırıcı bir durum. Türkiye ve İsrail bu anlaşma ile yakınlaşarak Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşımak için KKTC'ye boru hattı ile götürülen suyun İsrail'e ulaştırılması için kendisine zemin hazırlıyor.

Bütün olumlu yönler İsrail'den yana. Erbakan hocamız bırakın bir İsrailli ile görüşmeyi telefonla bile görüşme yapmamış yakınından geçip selam verdiği bile görülmemiş. Maalesef mevcut durum bu şekilde değil tabii.  One minute sözünün içini dolduracak eylemler lazım.

Tesnim Haber Ajansı: D-8'le ilgili Türkiye neden öncülük etmekten çekiniyor, siz bu önemli birliğin yeniden ayağa aktif hale gelmesi için nelerin yapılmasını düşünüyorsunuz?

Fatih Erbakan: D-8'le ilgili hükumetin yeterli bir ilgisinin olmadığını görüyoruz. Hatta geçtiğimiz yıllarda dönem başkanlığı Türkiye'ye geldiğinde dediler ki efendim biz bu yaz Antalya'da G-8 zirvesi yapacağız bu nedenle bunu istemiyoruz, başka biri yapsın dediler maalesef vazgeçtiler. G-20 dediğiniz kuruluşun kurulma kararı Siyonizm tarafından alınmıştır. 7-8 ülke söz sahibi diğerleri dolgu malzemesi. İslam dünyasının derdine G-20 bir derman olmamıştır. 1946'da Siyonizm tarafından G-20 İMF dünya bankasının kurulması kararları da alınıyor. Sizi ise sadece liderler fotoğrafına alıyorlar. Onun için D-8’lere önem verilmesi ve gerekli adımların atılması gerekir. Erbakan hocamız 6 ayda D-8’leri kurmuş. Koalisyon ortağı olduğu halde. Bugünkü iktidar 15 seneden beri tek başına iktidardı. D-8'i bir adım ileri götürmemiş. Oysa D-8'in şimdiye kadar D-60 haline gelmesi gerekirdi. Bu olmadan da sömürüden kurtulmak mümkün değildi.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye İran ilişkilerine babanız büyük önem veriyordu. Başbakan seçildikten sonra ilk ziyaretini İsrail'in ABD'nin ve iç muhalefetin baskılarına rağmen İran'a yaptı. Bu önemin nedenleri ne idi?

Fatih Erbakan: Erbakan hocamız yenidünya düzeninin temelinde Türkiye ve İran var diyordu. İran genç ve dinamik nüfusa sahip. Doğalgaz petrol kaynakları var, uzay çalışması alanında önemli adımlar atmış, komşumuz 2500 yıllık köklü bir devlet geleneği ve medeniyetine sahip büyük bir ülke. Erbakan hocamız İran'ı çok önemsiyordu, değer veriyordu ve ilk ziyaretini de oraya yapmıştır. Refah yol hükumeti kurulduğunda ABD büyükelçisi ziyaretine geldiğinde şunları dediğini anlatıyordu. ‘ABD yönetimi olarak dünya görüşlerimiz uyuşmuyor. Sizin iktidar olmanızı da istemezdik. Şartlar böyle gelişti.

Siz bizim şartlarımıza uyarsanız kırmızıçizgilerinizi aşmazsanız sizinle çalışırız. Erbakan hoca: Nedir kırmızıçizgileriniz dediğinde; İran ambargosunu delmeyeceksiniz, Irak ambargosunu delmeyeceksiniz, çekiç güce dokunmayacaksınız.'' dedi. Erbakan hoca ise bunların tam tersini yaptı. İran'la muazzam bir enerji anlaşması yapıldı. D-8'in temellerini Türkiye ve İran attı. Doların kullanımı ortadan kaldırıldı.

Bu büyük olay Siyonizm’i çileden çıkardı. Irak ambargosu da delindi. Kerkük yumurtalık boru hattı açıldı. Sınır ticareti serbest bırakıldı. Çekiç güç Türkiye'den kovuldu. İran ve Türkiye Siyonizm’e karşı tek yürek olmak için adımlar atmıştır. Bu adımlar diğer İslam ülkeleri için pilot uygulamaydı. Onun için buna izin vermeyiz dediler ve Türkiye'de 28 Şubat tiyatrosunu sahneye koydular.

Tesnim Haber Ajansı: Siz merhum babanızla İran ziyaretlerinde beraberdiniz. Bu ziyaretlerde unutamadığınız anılarınız vardır. Bizimle paylaşır mısınız?

Fatih Erbakan: İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat beyin hürmeti saygı ve sevgisi dikkatimizi çekmişti. Rahmetli hocamız Türkiye'den götürdüğü hediyeyi takdim edince Ahmedinejat Bey ''Efendim sizin fikirleriniz bizim için en güzel hediyedir, zahmet etmişsiniz demişti.'' İran devlet erkânının büyük ilgisini gördük. Daha da önemlisi İran Dini lideri Ayetullah Ali Hamenei daha önce planlanmadığı halde randevu verip bizi kabul etmesi bizlere verilen değerin en açık ifadesi idi.

 Dini lider bizi kabul etmişti. Merhum hocamız Ankara'da İran elçiliğinin iftar davetlerinde mutlaka olurdu. Ben de onunla birlikte giderdim. Hem İran'da hem orada hep şunu söylerdi. ‘Biz Türkiye'de muhalefetteyiz. Ama İran'da iktidardayız.'' Mezhep, ırk, kavmiyet ayrımını dış güçlerin empoze ettiğini söylerdi. Suni bir takım ayrışmalar olduğunu ifade ederdi. İran'ın Kum kentindeki büyük Ayetullah'lar, Din alimlerinin Erbakan hocamıza gösterdikleri ilgi dikkatimizi cezbetmişti. Buna bizzat şahitlik edenlerdenim.

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler