Bir Hareketle Bin Bereket!


Bir Hareketle Bin Bereket!

Tahran’da yayınlanan Keyhan gazetesi yazarı Cafer Buluri, İran’ın Lübnan’a gönderdiği akaryakıt konusunu değerlendirdi.

1. İran petrolünü taşıyan tanker gemileri birbiri ardına Lübnan'a ulaştı. Bu tanker gemileri, diğer gemiler gibi normal, kolay ve düzenli rotadan geçmiyor. Onlar yaptırımlar, tehditler ve krizler altında destinasyona ulaştı. O gemiler sadece akaryakıt taşımıyor; Lübnan için güvenlik, haysiyet, dostluk ve kardeşlik mesajı, iki ülke halkının ortak düşmanlarına da onurunu kıran bir mesaj taşıyor. Onlar "kriz yönetimi" modelini simgeliyorlar. Bu, krizleri çözen, ekonomiyi canlandıran, bu krizlerden kaynaklanan çeşitli siyasi ve sosyal sorunları birer birer ortadan kaldıran, krizleri fırsata çeviren ve en önemlisi güç ve otorite üreten bir modeldir. Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’a göre  bölgedeki tüm denklemleri değiştirebilirler. Bir hareketle bin bereket! Bu yönetim modelini uygulamada Şehit General Kasım Süleymani de uzmandı. O saygıdeğer şehit, "Krizlerdeki fırsat oranı bizzat fırsatlarda bulunamıyor, ancak şart şu: Korkmayın ve korkmamalıyız ve korkutmamalıyız" diyordu. Gönüllerin büyük komutanı, IŞİD ve tekfirci terör grupları krizini gönüllü halktan oluşan Haşdi Şabi güçleri gibi büyük bir fırsata çevirmedi mı? Bunun yanı sıra Tahran, Bağdat, Şam ve Beyrut arasında stratejik işbirliği için fırsat yaratmadı mı? Lübnan'a akaryakıt satışı, belirtilen nedenlerle zamanında yapılan önemli bir hamledir. İran’a ekonomik fayda sağlamasının yanı sıra, dost bir ülke olan Lübnan’ın büyük sorunlarını çözer. Bu hamlenin önemini anlamak için, Lübnan yetkililerine göre çöküşüne sadece bir adım uzaklıkta olan bu ülke hakkındaki  son birkaç ayda yayınlanan haberlere bakmak ve onları Lübnan merkezli Al-Nashra haber sitesinin aşağıdaki yazısıyla yan yana koymak yeterli olacaktır.

Al-Nashra’nın yazısı şöyle: Mevcut bölgesel ve uluslararası durum özellikle Lübnan sahasında Amerika-İran geriliminden kaynaklanan gelişmeler kritik misyonunun başarısına katkıda bulundu. Hizbullah'ın İran'dan akaryakıt alımına başladığını açıklamasının ardından Washington'un geri adım attığı belliydi. Bu kurala göre baskı politikasının devam etmesi, İran'ın Lübnan'daki etkisinin artmasına ve ekonomik çizgiye girmesine yol açacaktır.

2. Yukarıdaki paragrafta açıklanan ortamın aktörleri vardır. Bir yanda Batı liderliğindeki Batı’ya özenenler, diğer yanda da İran ve Seyyid Hasan Nasrullah liderliğindeki direniş. Lübnan'ın ülkeyi tam çöküşe götüren karmaşık krizler, ilk önce ekonomik sorunları da kapsayan ve görünüşte basit bir "siyasi" kriz olan olay Batı’ya özenenler tarafından başlatıldı.
Yaklaşık 13 ay önce Batı yanlısı Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Paris'ten döndükten sonra ülkesindeki kötü ekonomik durumu ve yolsuzluğu protesto etmek için istifa etti. Ülkedeki yolsuzluk Hariri döneminde yoğunlaşarak Lübnan ekonomisini ve halkını zor duruma bırakmıştır. Böyle bir durumun müsebbibi, mevcut durumu eleştiren taraf olmuş!
Hariri'nin kasıtlı istifasıyla Lübnan'da ülkenin ekonomik krizine siyasi bir kriz eklenrek “başsız” bir hükümet kuruldu. İnsanlar üzerindeki baskıyı artırmak için Batı’nın önceden planlanmış yaptırımları da yürürlüğe koyuldu. Lübnan patlamanın eşiğine geldiğinde Batı tarafından hemen şu çözüm önerildi:

"Ekonomik açılım karşılığında Seyyid Hasan Nasrullah liderliğindeki direniş hareketinin ortadan kaldırılması veya zayıflatılması! Hizbullah direnişinin varlık felsefesi, sahte İsrail rejimine karşı savaşmak olduğuna göre, tüm bu oyunların ipucunun nihayetinde Siyonist rejime kadar uzandığı sonucuna varılabilir.

3. Lübnan'da yaşananların İran'da olanlara benzerliklerni söylemek yanlış olmaz. Ekonomik baskılar ve sözde sakatlayıcı yaptırımlar başladığında aktörler hemen sahaya girdiler. Bir tarafta direnişin yeterli olduğunu söyleyen Batılılar ve Batı yanlıları; ve diğer tarafta, direniş akımı. Gitgide mevcut durumun müsebbibleri de durumu eleştirmeye başladılar! Ayrıca çözüm için şunları önerdiler: Bölgesel direnişten vazgeçin; yaptırımların kaldırılması ve ekonomik açılım için nükleer faaliyetleri durdurun. Baskılar zirveye ulaştığında, Lübnanlı Batılıların davranış modeli gibi, o dönemdeki cumhurbaşkanının istifa teklifini masaya koydular. Böylece İran’ı Lüban gibi krize sokmaya çalıştılar.

4. Yakıt taşıyan gemilere dönelim. Bu hamlenin İran'daki ve hatta bölgedeki siyasi gelişmelerde bir dönüm noktası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yaptırımlara maruz kalan İran'ın ambargo altındaki Lübnan'a akaryakıt satışına sadece ekonomik bir bakış açısıyla bakılmaması gerekir. Bu tanker gemilerinin siyasi getirisi, ekonomik getirisinden daha fazladır. Bu gemiler ABD’nin en büyük gücü olan yaptırımları itibarsızlaştırıyor ve ABD'nin en çok endişelendiği konu da bu. Onlar Bu adımın rutin hale gelmesinden endişe ediyorlar. Venezuela'ya akaryakıt satışıyla başlayan hamle şimdi Lübnan'da devam ediyor. Bu süreç devam ettiği takdirde dünyada kimsenin onları umursamayacağını biliyorlar. Fakat eski güce sahip olmadıkları için bir şey yapamazlar. Afganistan'daki durum ve bu ülkedeki skandalları, ABD'nin içinde bulunduğu durumu çok net gösteriyor!

5. Yıllar önce Brezilya'nın önde gelen gazetecilerinden Pepe Escobar ile yaptığımız röportajda, dünyanın her noktasında Batı’ya özenen Batı yanlısı unsurların bulunduğuna dikkat çekmişti. Lübnan ve İran olayında da bunların varlığı iyi hissedilebilir. Düşünceleri ve gayeleri aynı olduğu için benzer sorunlar karşısında doğal olarak benzer davranışlar sergillerler. Lübnan'da Batılılar, “İran bize dostluk ve insani meseleler için değil, para için akaryakıt gönderiyor.” diyerek harekete geçtiler. İran'daki Batılılar da ülkenin sorunla başbaşa kalmışken İran'ın Lübnan'a ücretsiz akaryakıt sağladığını söylüyorlar. Uzun lafın kısası, her iki taraf da Lübnan'a akaryakıt satılmasına ve genel olarak ülke sorunlarının çözüme kavuşmamasına karşı çıkıyor! Evet! İnanılmaz ama bizim ülkede ciddi bir kriz olan "aşı krizi" bir süredir çözüldü, fakat Batılılar sevinmek yerine öfkelendiler. Aşılama hızında zirve yapan İran’ın başarısına gölge düşürmek için her gün hikayeler üretmeye çalışıyorlar. Sağlık Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Batılılara, yaptırımlara ve FATF'nin onaylanmamasına rağmen, "saha yönetimi" sayesinde İran’ın aşılama hızında Avrupa ülkelerini geride bırakarak üçüncü sırayı yakaladığını duyurmuştu.

Cafer BULURİ
 

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler