Kum, Toz ve Su İran ve Türkiye’nin Krizi


Kum, Toz ve Su İran ve Türkiye’nin Krizi

Geleceğin savaşlarından biri su savaşları olacak iddiası son yıllarda daha çok konuşulmaya başlanılmış durumda.

 Artan nüfus, gelişen ekonomiler suya duyulan ihtiyacı arttırırken bazı ülkelerde yaşanan su krizi; siyasi istikrarsızlık, göç, gıda güvensizliği, şiddet vb. gibi sorunlara yol açmıştır. Özellikle son yıllarda yaşanan kuraklık, aşırı su kullanımı, yanlış sulama politikası hem ülkelerin içerisinde protestoların yaşanmasına hem de ülkeler arası krizler yaşanmasına neden olmakta.
Irak, Suriye ve İran Su krizinin en fazla hissedildiği ve ülkeler arası kriz yaşayan Batı Asya ülkeleridir. İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın artması, sellerin yaşanması su krizine neden olurken üstüne Türkiye’nin Fırat, Dicle, Aras ve Asi nehirleri üzerine kurduğu barajlar da Suriye, Irak ve İran’ın kum ve toz fırtınaları ile su krizini daha şiddetli yaşamasına neden olmaktadır.
İlk kez 1974 yılında Fırat nehri üzerinde yapılan Keban Barajı, Fırat Nehri’nden Irak’a giden suyun azalmasına ve Türkiye ile Irak arasında gerginlik yaşanmasına neden olmuştur. Sonrasında Fırat Nehri üzerinde 1987 yılında Karakaya Barajı, 1990’da Atatürk Barajı, 1996’da Birecik Barajı ve 1999’da Karkamış Barajı kurulmuş yine Dicle Nehri üzerine kurulan Kralkızı Barajı, Dicle Barajı, Ilısu Barajı ve Cizre Barajı uluslararası su krizini şiddetlendirmiştir. Irak ve Suriye yönetimleri Türkiye’nin baraj yapımlarına karşı çıkmış ve bu sorunun çözümü için komisyonlar kurulmuştur. 
İran İle Türkiye Arasındaki Su Sorunu
Türkiye’nin Fırat, Dicle, Aras ve Asi Nehirleri üzerine kurduğu barajlar Irak ve Suriye’de su krizinin yaşanmasına ve bu ülkelerde kuraklığa yol açmakla birlikte bu ülkelerden kalkan kum ve toz fırtınalarının İran’ı adeta felç etmesine neden olmaktadır. İran ise Irak ve Suriye ile birlikte Türkiye’nin su kaynakları üzerine kurduğu barajlara itiraz etmektedir.
Son yıllarda yaşanan aşırı kuraklıklar, kuraklığa bağlı oluşan toz bulutları İran’da büyük problemlerin yaşanmasına neden olmuştur. Öyle ki Huzistan, Sistan Belucistan gibi kritik yerler olmak üzere İsfahan’daki Zayende Rud’un kuruması, Batı Azerbaycan’da Urmiye Gölü’nün kuruması İran’da uzun zamandır farklı bölgelerde susuzluk eksenli ayaklanmalar ve kitlesel protestolar yaşanmasına neden oldu. Ayrıca Su krizinin oluşturduğu toz bulutlarının İran’ın başkenti Tahran’a kadar ulaşması ve hayatı ciddi manada olumsuz yönde etkilemesi İran hükümetlerini çözmek zorunda oldukları büyük bir problemle karşı karşıya bıraktı. Son aylarda İran’ı tekrar sarsan toz bulutları İran Dışişleri Bakanlığının eleştiri oklarını Türkiye’ye yöneltmesine neden olmuştur.
Kum ve Toz Fırtınaları ile su krizinin yaşandığı İran’dan Türkiye’ye yapılan eleştiriler 2017’den beri ciddi oranda artmıştır. 2017 yılında Uluslararası Kum ve Toz Fırtınaları ile Mücadele Konferansı'nda konuşan İran’ın eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani isim vermeden Türkiye'yi hedef almış: "Komşu bir ülkede 22 büyük baraj inşa projesi devam ediyor. Bunun Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde olumsuz etkileri var. Bu, İran, Irak ve diğer birçok ülkeyi etkiliyor. Bu hareketin yıkıcı etkilerine kayıtsız kalmak mümkün değil." açıklamasında bulunarak; "Çevre konularında kazan-kazan politikası uygulanmalı. Hem İran, hem Türkiye hem de Irak'ın kazanacağı bir formül üzerinde çalışmalıyız. Su kaynaklarından tek başına yararlanma formülleri doğrultusunda hareket etmemeliyiz" demişti.
Geçtiğimiz hafta İran Meclisinde su sorunlarına ilişkin sorulara cevap veren İran’ın yeni hükümetinin Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, “Dost ve komşumuz Türkiye, bölgenin çevre koşullarını bozacak, halkımız ve bölge için sorun yaratacak baraj inşaatı alanında önlemler almalı. Diğer yandan bu durum ülkemize giren su miktarını olumsuz etkilemektedir” dedi.
Son 8 ayda bu konuyu Türkiye Dışişleri Bakanı ile en az iki kez şahsen, birkaç kez de telefonla görüşerek takip ettiğini vurgulayan Bakan Abdullahiyan, Tahran ve Ankara arasında su işbirliği konusunda ikili bir anlaşma olmamasına rağmen, son dört ay içinde istişareler yoluyla ortak bir su komitesi kurulacağını söyledi. Türkiye ve İran’dan Dışişleri ve Enerji bakanlıkları arasından görüşmeler olduğunu belirten Bakan Abdullahiyan, “Hala ciddiyetle takip edeceğimiz teknik ve yasal belirsizlikler var. İslami Meclisi'n de yürütme organı olarak bize yardım etmesini bekliyoruz. Su komitesinin oluşturulması ülke ve bölgenin tarımına ve çevresine zarar veren eylemlerin önüne geçebilir” dedi.
“Su konusunda bu konunun takipçisi olan hiç kimseyle aramızda bir anlaşmazlık yok” diyen Dışişleri Bakanı, “Türkiye’nin Dicle ve Fırat suları üzerindeki inşa ettiği barajların ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerini Türk taraflarla detaylıca görüştük. Yeni hükümette bu konuda ciddi önlemler alındı ve Cumhurbaşkanı bizzat bana ve Enerji Bakanına bu konunun ciddiyetle takip edilmesi talimatını verdi” ifadelerini kullandı.
Hüseyin Emir Abdullahiyan, "Türk tarafının açıklamalarından da memnun değiliz. Ülke menfaatlerinin zedelenmemesi için bu konuyu Meclisle birlikte takip ediyoruz. Bu baraj hem İran'a hem de Irak'a zarar veriyor. Türkiye 1997 New York Sözleşmesi'ne taraf olsaydı, bunu uluslararası bir şikayet yoluyla takip edebilirdik, ama değil. Ortak Sınır Suyu Komitesi aracılığıyla bu konuyu ciddiyetle takip edeceğiz” diye ekledi.
Buna karşılık Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, İran'ın ülkede meydana gelen çevre olayları ve su kaynaklarıyla ilgili Türkiye'ye yönelik iddialarına "İddialar bilimsellikten uzaktır." sözleriyle yanıt verdi.
Bilgiç, Türkiye'nin İran'da kum ve toz fırtınası ile hava kirliliğine neden olduğu iddialarına ilişkin soruya yazılı yanıt verdi.
İran'da son dönemde meydana gelen kum ve toz fırtınaları kaynaklı çevre sorunlarına ve Tahran’da zirveye ulaşan hava kirliliğine Türkiye'nin inşa ettiği barajların neden olduğuna dair iddialara İran medyasında yoğun bir biçimde yer verildiğini belirten Bilgiç, konunun siyasiler tarafından da gündeme getirildiğini kaydetti.
Bilgiç, bu iddiaların bilimsellikten uzak olduğuna vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:
"Kum ve toz fırtınaları büyük ölçüde doğal bir olgudur ve bu bütün çevrelerce kabul edilmektedir. Türkiye’yi ve İran’ı etkileyen kum ve toz fırtınalarının asıl sebebi, dünyadaki en önemli iki toz kaynağı olan Afrika ve Orta Doğu kaynaklı çöl tozlarıdır. Esasen bu fırtınaları, iklim değişikliğinin tetiklediği arazi tahribatı, ormansızlaştırma, çölleşme ve kuraklık da artırmaktadır."
Bilgiç, Tahran yönetiminin yaşanan doğa olayları karşısında Türkiye'yi suçlamasının gerçekçi bir yaklaşım olmadığına da dikkati çekerek, "Kum ve toz fırtınalarının önlenmesi ve olumsuz etkilerinin hafifletilebilmesini teminen her ülkenin öncelikle üzerine düşeni yapması, su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı yönünde gerekli adımları atması gerekmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin su konusuna bütünüyle insani açıdan yaklaştığının da altını çizen Bilgiç, "Türkiye, sınır aşan suların kıyıdaş ülkeler arasında anlaşmazlıktan ziyade, bir işbirliği unsuru olduğuna inanmaktadır. Ülkemiz, bugüne kadar aşağı kıyıdaş ülkelerin ihtiyaçlarını gözeten ve uluslararası hukuka saygılı bir anlayışla hareket etmiş, bundan sonra da bu anlayışı sürdürmeye devam edecektir." ifadelerini kullandı.
Bilgiç, Türkiye'nin bu konuya ilişkin olarak, İran ile akılcı ve bilimsel her türlü işbirliğine açık olduğunu vurguladı.
İki ülke arasında karşılıklı yapılan açıklamalar devam ederken ortada var olan gerçeklik ise Türkiye’nin yaptığı barajlar nedeniyle Irak, Suriye ve İran halklarının büyük sıkıntılar yaşadığıdır.

En Çok Okunan İran Haberler
En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler