Batı’nın Yeni Dünya Düzeni Korkusu


Batı’nın Yeni Dünya Düzeni Korkusu

Batı, medyada yeni gündem yaratarak çok kutuplu dünya düzenine karşı son dönemdeki başarısızlıklarını gizlemeye çalışıyor.

Tesnim Haber Ajansı- Batılı yetkililerin son haftalarda, özellikle Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı, Brüksel Zirvesi ile sergilediği tavırlarına bakıldığında, ABD ve Avrupa'nın İran, Rusya ve Çin'in tekelci politikalarını bozduğu değerlendirilmektedir ve Batı’nın diğer ülkelerin çok kutuplu dünyaya adım atmasından korktuğunu gösteriyor.

Öyle ki Batılı yetkililer, Münih Güvenlik Konferansı'nda Rusya'ya karşı daha fazla yaptırım uygulanmasını güçlü bir şekilde vurguladılar. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Rusya'ya karşı 10. yaptırım paketinin hazırlandığını önümüzdeki günlerde Avrupa Komisyonu tarafından onaylanacağını duyurdu.

ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın başkenti Kiev'e yaptığı son ziyarette Rusya üzerindeki baskının arttığını ve Ukrayna'ya daha fazla silah yardımı yapıldığını açıkladı.

Öte yandan, Çin’e ait balonun 400 bin dolarlık füzelerle düşürülmesinin ardından medyada çıkarılan yaygara Batı'nın korkularıyla başa çıkmak için kurduğu planının bir başka boyutu olarak değerlendirilebilir.

Batılı yetkililer, özellikle Münih Güvenlik Konferansı'nda ve Brüksel'deki görüşmelerde, bu olayı bahane ederek Rusya ile ilişkiler konusunda Pekin'e tehdit savurdular.

Bu doğrultuda Josep Borrell, Çin'in Rusya'ya Ukrayna'da kullanması için silah sağlamasının AB'nin "kırmızı çizgisi" olacağını kaydetti.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Münih Güvenlik Konferansı sırasında Çin’e Rusya'ya silah sağlama konusunda uyarıda bulundu. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris de Çin'in Ukrayna savaşındaki tarafsızlığını sorguladı ve Pekin ile Moskova arasındaki ilişkilerin derinleşmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.

Batı, çok taraflılık konusunda görünüşte birleşik ve otoriter bir yaklaşım benimsemiş olsa da, bazı Avrupa ülkeleri, Batı'nın birlik iddiasının aksine, farklı bir tutum sergilemeye başladı.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in Rusya'ya yönelik yaptırım politikasının başarısızlığını itiraf etmesi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ABD ve İngiltere'nin Rusya'ya yönelik yaklaşımına dolaylı olarak karşı çıkması, Avrupa ülkeleri arasındaki görüş ayrılığının işaretidir.

Çin korkusu politikası ve Çin'i Rusya'dan uzak tutmak için yapılan baskılar hiçbir işe yaramadı. Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Wang Yi, Münih Güvenlik Konferansı'na katıldı ve ardından Moskova’ya doğru hareket etti.

Wang Yi, aynı gün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la yaptığı görüşmede, uluslararası durumdaki değişkenliğe rağmen Çin ve Rusya'nın stratejik kararlılığını koruduğunu, çok kutuplu dünya kurma yoluyla güçlü bir şekilde ilerlediğini söyledi.

Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Zhang Jun, Kuzey Akım boru hattının tahrip edilmesinin nedeni ve sorumlusunun mutlaka soruşturulması ve komplocuların başlarına buyruk hareket etmelerine izin verilmemesi gerektiğini söyledi.

Zhang Jun, Çin’in Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nde ileri sürdüğü karar taslağını olumlu karşıladığını ve boru hattının tahrip edilmesi hakkında BM’nin yetkilendirmesiyle uluslararası soruşturmalar yapılmasının büyük önem taşıdığı görüşünde olduğunu kaydetti.

Bu arada, diğer ülkelerin çok taraflılık anlayışına karşı Batı'nın planlarının üçüncü boyutunu tamamlamak için Münih Güvenlik Konferansı ve Brüksel Zirvesi çerçevesinde İran'a karşı yasadışı ve diplomatik olmayan tedbirler alındı. Batı'nın büyük desteğiyle Münih’teki konferansa İran İslam Devrimi karşıtı unsurlar ve medya gruplarına yer verildi.

Tabii ki, bu medya gruplarının Devrim Muhafızları'nın adını Avrupa Birliği terör örgütleri listesine dahil etmek için yürüttüğü çabaları hiçbir işe yaramadı ve Avrupalı yetkililerin muhalefetiyle karşı karşıya kaldı.

İran’da vatandaşların yoğun katılımıyla gerçekleşen 11 Şubat İslam Devirmi Yürüyüşü etkinliklerinin ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken,  İran nükleer programıyla ilgili olarak, “Bu sorunu çözmenin en etkili ve sürdürülebilir yolunun diplomasi olduğuna hâlâ inanıyoruz." dedi. 

Uzmanlara göre bu tür açıklamalar, Batı'nın İran milletinin iradesi karşısındaki acizliğinin farkında olmasından kaynaklanıyor.

Batı dünyası medyada yeni gündem yaratarak çok kutuplu dünya düzenine karşı son dönemdeki başarısızlıklarını gizlemeye çalışıyor. Fakat

Batılı yetkililerin planlarının başarısız olduğunu itiraf etmesi, aslında dünyanın çok taraflılık yönünde hareket ettiğinin bir göstergesidir.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler